Bu sancılı rüyadan uyanmak istedimPardokslarım var bayımBir dediğim cümle onun ardını tutmazKendimi sevmiyorum fakat vücuduma yakışan her uvzuma ayrı…
kararsız isyanlarım
beklemeyenler~

Şimdilik üçe ayırdım; beklemeyi sevmeyenler, bekletilmeyi sevmeyenler, beklemeyenler.
Beklemeyi sevmeyenler sadece sabırsız insanlardır. Bekletilmeyi sevmeyenler ise sürekli, insanlar tarafından ikinci plana atılmaktan sıkılmıştır. Beklemeyenler, artık beklemenin bile sonucunu alamayanlardır. İkinci plana atıldıkları halde ikinci plana bile dahil edilmeyenler.
Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar.
Unutma ki “Allah sabredenlerle beraberdir.”
Mevlana
Allah’ın yanınızda olması duasıyla…
Kimiz biz? Her kalıptan bir oluşum mu?
Her şeyin hızlı geliştiği bir çağda doğmuştuk yada her şeyin hızlı gelişmek zorunda kaldığı bir çağ.
Bizden bir yüzyılı değiştirebilecek her şeyi istiyorlardı. Bu yetmezdi, bir yüzyılı değiştirenler arasında en iyi olmalıydık.
Bizi bir robot olduğumuza inandırıp programlamaya çalıştılar. Onların istediği yazılımlarla donatılmış bir robot üstelik.
Bu robot bedeniz ise yazılımlarını kabul etmez, kaldıramazsa vay halimize. Sen robotsun kendine gel! Senin kendi düşüncelerin, kendi fikirlerin olamaz, olmamalı. Hele bir karşı gel, bir isyan çıkar bakalım; insanlar tarafından yok sayılırsın, eleştiri kırbaçlarına maruz kalırsın, en sonunda silinir gidersin bu (insan dünyasından(!))
İlginçtir ki kendi kurdukları bu makineler ne yaparsa yapsın isteklerini karşılayamadı. Bir Sokrates’ den daha iyi düşünmeli bir Montaigne’ den daha iyi akıl etmeliydik.
Yapmak ve olmak zorunda olduklarımızı olağanca bir baskıyla, o kadar çok hatırlattılar ki kimdik, ne istiyorduk sorusunu sormaya utandık. Peki sormayarak kim olduk biz? Sadece onların bahşettikleri kalıplardan oluşma bir ezber makinası! Sizce bir ezber makinası Sokrates’ den daha iyi düşünebilir mi? Peki bir Montaigne’ den daha iyi derleyebilir mi fikirleri?
Belki bıraksalar bu çağ çocuklarından bir sanatçı, bir düşünür, bir özgür ruh, bir yardımsever, bir mutlu yüz ve iyi bir insan çıkabilirdi.
Ancak gözlerimizi kör, kulaklarımızı sağır edip hepimizi bir hapishaneye tıktılar ve dünyanın en güzel şarkılarını söylememizi istediler.

Artur Conan Doyle’ dan bir alıntı…
“Bazı ağaçlar vardır Watson, belirli bir yüksekliğe çıktıktan sonra bazı tuhaflıklar göstermeye başlar. Bunu çoğu zaman insanlarda da görebilirsin. Benim teorime göre, bireyler gelişimleri sırasında atalarına benzerlik gösterirler. Bu yüzden doğru ya da yanlışa sapma, bazı durumlarda tamamen atalarının çizgisinden gider. Kişi böylece kendi aile geçmişini temsil eder.”

Düşünceler
Özgür olmak nedir? Düşüncelerimizin halatları elimizde olması mı? Belki de hiçbir düşüncemizin halatlarını kendimiz örmediğimizden…
Düşünceleriniz başka başka insanlar tarafından oluşturulursa hem de her düşünceniz, artık yaşamıyorsunuz demektir.
Bizi hayvanlardan farklı yapan şey düşünme yetimizdir. Peki biz bu düşüncelerin kaderini başka ellere verirsek, sizden geriye ne kalacak?
Herhangi bir düşünce eğer siz yarattıysanız değerlidir. İnsan bir kere bu özgürlüğü tattığında asla eski, aslında kendisinin olmayan, esir yaşamına dönmüyor.
Düşünceler çeşitlenir; sizi göklere çıkaranlar ve dipsiz kuyuya sokanlar.
Düşüncelerinizi değiştirirseniz, kaderiniz değiştirirsiniz.
Joseph Murphy
Özgür olmayı bazen sadece kendi düşüncelerinizle sağlayabilirsiniz. Bu noktada artık düşüncelerinizin esiri siz olursunuz.
Kalıplardan çıkamayabilirsiniz. Hep aynı noktaya varıyormuş gibi hissedersiniz, kaybolduğunuzda olduğu gibi.
Belki bir ışık görürüm dersiniz ama asla umut etmediğinizden, birçok ışığa kör olursunuz.
Bazen kaybolmanın sonunu bulamazsınız.
Ama dikkat edin!
Kaybolmayı bırakmazsanız, umut etmezseniz, hayat acı gerçeklerle sizi uyandırmak zorunda kalır.
İnsanlar tehlike, endişe durumlarında salgıladıkları adrenalin hormonları sayesinde, bulanık olan zihinlerini açma yeteneğine sahiptir. Sarhoşken bile endişe duyduğunuz, tehlike içinde olduğunuzu hissettiğiniz anda alkolün etkisi azalmaya başlar ve zihniniz uyanır.
Acı gerçekler sizi uyandırmadan,
Ayılın.
İmkansızlıklar İçindeki Özgürlük
İçim titriyor.
Yorgunum diyorum,
İçimdeki organları tembelliğe alıştırmaktan başka bir şey değil bu.
Kalabalığın içinde yalnızım.
Biraz mutsuz, biraz umutsuz ,biraz hissiz.
Çaresizlik değil bu.
Sadece salıncağa oturmuş, birinin beni sallamasını bekliyorum.
Aslında biraz itekleseler düşecek gibiyim.
Ama olmamasının daha iyi olacağını bildiğim halde, devamlı ısrar eden bir kız çocuğuyum.
Hey! Bisikletin arkasındaki, elini hiç bırakma!
İçi insanlardan yozlaşmış hayali özgürlükten ibaret bu kişiyi bir başka boşluğa daha sürükleme!
