Allah’ım öleceğim derdimden.
Hiç anlatamadım. Hiç anlamadılar.
Hiç ışık yok. Hiçbir şey yok.
Allah’ım öleceğim derdimden.
Hiç anlatamadım. Hiç anlamadılar.
Hiç ışık yok. Hiçbir şey yok.
Doktor: Anlatın lütfen, dinliyorum. O: Çaba sarfetmek nasıl oluyor bilmiyorum, çaba sarfetmek için çaba sarfediyor olabilirim ama onu da yapamıyorum galiba. Ne diyorsunuz? Doktor: Devam edin lütfen. O: O yorganı üstümden atıp hayata karışamıyorum. Üstümden attığımda ise dakikalar sonra tekrar o kasvet dolu, kaçışlarla dolu olan mağarama geri dönüyorum. Başarısızlık duygusu, yapmam gerekenleri yapamayacağımı düşünmek […]
Toparlanma
Boğuluyorum kendi odamda hapis hayatı yaşıyorum.
Fakat bunu ben istiyorum.
Sorun şu, bundan başka bir yol bilmiyorum.
Çevremden uzaklaşıyorum ya da uzaklaştırılıyorum.
Emin değilim.
Tiksiniyorum her şeyden.
Gerçek duygular arıyorum.
Geçmişimden ve sahtekar yanımdan uzak yerlere kaçmak istiyorum.
Sorun şu bundan başka yer de bilmiyorum.
Her yerimi saran güvensizlik, dünyada ne kadar köksüz olduğumu hatırlatıyor.
Daha da tiksiniyorum.
Aklımı kullanamıyorum.
Beynim boş bir ceviz gibi.
Yarattığım kişiliklerimi hiç var olmamış gibi yakmak istiyorum.
İçimdeki karanlığı hissediyorum. Bir zift gibi kendi hayatımı kirletiyorum.
Ve bu zift, tüm çirkinliğine rağmen güzel sözler için mürekkep olabiliyor.
Tek ve bilinmeyen güzel yanı.
Yine de kan kırmızısına bulanmadığı için katil olmadığı da söylenemez.
Çünkü her cinayet kanlı olmuyor.
Ama belli ki ilk kendini öldürmüş.
Ne acı, başka bir hayat yok.
Ne aptallık etmiş.
Hiçbir şey için de bahanesi yok.
Yazık denilebilir ancak ona.
Yaşarken ölmekle ayıp etmiş
Üstelik girmemiş daha toprağa.
On the other hand, I know the answers to some questions.
For example; If you ask me ‘Do you miis your home?’
I’ll say ‘ Yes, I do.
Most of all, the home where everything ends when I close the door and the members welcome the swollen hearts with oven gloves.’

Ruhunun derin açlıklarını bilgiyle doyurmak.
Bilgiyi aldığınızda, zihnin yarattığı yeni bir soru yine bilgiyi arar.
Açım ve bir bilgi yedim. Şimdi yeniden açım.
Ve yine aynı haz…
Ama bir şey var; açlık her yemeği yemiyor.
Bilme isteği mi açlığın kaynağı, eksiklik mi?
Bilme isteği, bilgi kadar sonsuzdur ve geneldir.
Eksiklik ise bilgi yoksunluğudur ve özneldir.
O halde açlık her halükarda bitmez ancak seçici olabilir.
Harelenmişti sevgilinin gözleri
Neredeyim dedim içimden. Ben burdayım demişti. Önemi kalmadı öğrenmenin. Uzun süre anımsanmayan bu duygu…
Eminim. Annem değildi. Bende 5 yaşında.
God! I did everyting I could.
Now ıt’s your round.
“Do you know what ‘fear disorder’ is? Its name in mental health is ‘depression.’ This disease usually appears without a known cause and shows all kinds of symptoms that you may or may not be aware of. These symptoms vary from person to person. It usually takes over your thoughts and even your dreams and replaces them with bad scenarios. You do not understand what it does to you mentally from the outside. However, if I describe what it makes you do physically, it starts with palpitations in your heart that gradually numb your internal organs. Then it spreads to your nerves, like a virus, reaching all the way to your fingertips.
“Although the feeling of ‘the whole body turning into a heart’ creates a sense of unity in you, your distance from yourself extends to the stars.”
“Korku hastalığı” nedir, bilir misiniz? Ruh sağlığındaki adı “depresyon”dur. Bu hastalık, çoğu zaman sebebi bilinmeyen bir şekilde ortaya çıkar ve bilip bilmediğiniz her türlü semptomları gösterir. Bu semptomlar kişiden kişiye değişir. Genellikle düşüncelerinizi hatta hayallerinizi ele geçirir ve onların yerine kötü senaryolar ekler. Ruhen size yaptıklarını dışarıdan bakınca anlamazsınız. Fakat bedenen size yaptırdıklarını betimlemek gerekirse: öncelikle kalbinizde başlayan çarpıntı yavaş yavaş iç organlarınızı uyuşturur. Daha sonra kollar ve ayaklar…
Bir virüs gibi tüm sinir uçlarınıza kadar uzanır. ”’Tüm vücut bir kalbe dönüşür’ ne kadar bu his sizde bütünmüş hissi yaratsa da, kendinizle olan uzaklığınız yıldızlara kadar uzanıyor.”

“Araf” is actually defined as the place between heaven and hell. What I want to talk about is not that place.
I am caught between life and death.
I feel like I am dying at any moment, being killed, or maybe I am already dead.
The other thing I am caught between is living.
When it comes to living, my words and feelings are not enough.
I just want to live. (in every sense of the word)
In fact, I am caught in between wanting and finished. The power of wanting is stronger. That’s why I am not a chronic patient or I am alive at the moment.
Speaking of chronic illness, this includes my chronic nervous breakdowns, restless sleep, numbness, a kind of disloyalty, immorality, and eventually being far from being yourself.
The “Human Cake” Ceren, who has a bit of everyone’s desires in it. Wait, hold on. This is a creature of society.
This creature has been exposed to society for a long time and has been her stuation the most variable since its inception lately. As Montaigne said, it rises and falls according to the whim of society.
Being ignorant does not only happen when you deny learning. Being ignorant also occurs when you do not produce pure thoughts independent of society when it comes to learning.

Araf aslında cennet ve cehennem arasındaki yer olarak tanımlanır. Benim anlatmak istediğim yer orası değil.
Ben ölümle yaşam arasında sıkıştım.
Her an ölecekmiş gibi hissediyorum, öldürülüyorum ya da gerçekten ölüyüm.
Diğer arasında kaldığım 2. şey; yaşamak.
Yaşamaya gelince kelimelerim yada hislerim yeterli gelmiyor.
Sadece yaşamak istiyorum.(her anlamıyla)
Aslında bakarsan istemek ile gerçekleşen arasında sıkışıp kaldım. İstenilenin verdiği kuvvet daha güçlü. Bu yüzden müzmin bir hasta değilim ya da şu an hayattayım.
Müzmin bi hastalık demişken buna kronikleşen sinir krizlerimi, huzursuz her uykumu, hissizleşmeyi bir nevi vefasızlaşma, ahlaksızlaşma ve en sonunda kendin olmaktan çok uzak yerlerde olmak da buna ekleniyorsa evet ben müzmin bir hastayım
Herkesin isteğinden bir parça bulunan Alman pastası değil, İnsan pastası Ceren. Hatta durun durun. Toplum toplaştırması bir Mahluk
Bu mahluk uzun süre topluma maruz kalmış, oluşumundan beri en çok değişkenlik gösteren anlarında. Montaigne nin dediği gibi toplumun keyfine göre yükselip alçalan bir halde.
Cahil kalmak yalnızca öğrenmeyi inkar ettiğinizde gerçekleşmez. Cahil kalmak, öğrenme konusunda toplumdan bağımsız, safi düşünceler üretmediğinizde de gerçekleşir.